Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy, Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır ve Habertürk TV sunucusu Semiha Şahin’in sorularını yanıtlayan CHP Lideri Özgür Özel’den açıklamalar.
Özel’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Cumhurbaşkanlığı sitesinde 6’sında ne söylenmiş. ‘Esad’a çağrımız olmuştu, ne yazık ki olumlu yanıt alamadık. İdlib zaten tamam fakat Humus muhaliflerin elinde. Bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönül bunları istemiyor maalesef bölge sıkıntıda’. Ertesi gün zafer. Erdoğan’ın elinde MİT var, sahada Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok elemanı var. Biz ana muhalefet partisiyiz. Sağolsunlar devletin bilgisi, belgesini kendilerine özel gibi tutuyor. Erdoğan ‘durum hiç istemediğimiz gibi ilerlemiyor, muhalifler Şam’a doğru ilerliyor’ diyor.
REKLAM
Bu sözü ben söylemiş olsam, bugünün 10 misli eleştiri alırdım. Ben ne dediğimin fazla farkındayım. O gün değil Pazartesi Şam düşseydi, kimse Özgür Özel bunu dedi demezdi. Kilis’teyim o arada. O konuşmayı yaptıktan 16 saat sonra Esad’ın ülkeyi terk ettiğini öğrendik. Şimdi ilginç hal şu; ben o konuşmayı yaparken dünya kadar akrabası Hatay’da yaşayan Arap Aleviler var. Diplerinden geçip Şam’a gittiler. O gidenler kim? HTŞ. İdlib’den geçtiler. Şam’a gittiler. Lazkiye’nin dibinden geçtiler. 8 yıl önce ne görüntüler vardı. o HTŞ içinde unsurlar var. Şam fikir neler olabilir?
İçinde dünya kadar selefi unsurların olduğu HTŞ’nin yakıp yıkmayacaklarını, Lazkiye’ye gidip, katliam yapmayacaklarını kim garanti edebilir? Bunu ancak Esad’la temas sağlanabilirse uluslararası güvenceler sağlanırdı. TSK bu noktada üstüne düşeni yapabilirdi. O gün olmayacağını birimiz garanti edebilir miydik? Cihatçılar haldır huldur gidiyor. Erdoğan ‘hiç istediğimiz gibi gitmiyor’ diyor.
Şimdi hepimiz açısından korkulanların olmadığı konuya elverince. Benden bir gün önce adam diyecek ki ‘Her lahza Şam düşebilir, keşke Esad bizle konuşsaydı’ diyecek, buna kimse bir şey demeyecek! Ben dedim ki ‘Esad’a çağrımdır, Erdoğan’la temas kurulmalı’ diyorum. Ben Erdoğan’la yaptığım görüşmede de KKTC Cumhurbaşkanı, sayın Aliyev’le yaptığım telefon görüşmesinde bir yerinde şunu söylerim ‘CHP şu anda ana muhalefet son seçimin galip, Türkiye’nin birinci partisi; fakat yurt dışına gittiğinde Türkiye’nin partisi’ derim.
Biz hariç politikaya böyle bakarken, Türkiye’nin çıkarlarını korumak için elimize düşen ne varsa yaparken, böyle meselede dönüp de ‘partisinin içindeki karışıklıklar’ diyorsa nezaketsizlik yapıyorsa, Erdoğan buna tenezzül ediyorsa hakikaten işi zor demektir. Erdoğan’ın bir gün önce ettiği lafı açıp da okuyunca kimsenin savunacak hali yok. Şimdi Erdoğan başardı etti deniyor. 13 yıl önce söylediği sözü sanki bugün onu haklı çıkarmış. Geçen 13 yıl boyunca her şey onu haksız çıkardı. 13 yıl boyunca, daha doğrusu 20 yıl boyunca Suriye’de inanılmaz zigzaglar yaşadı.
Ailecek görüştü Şam’da. O zaman da baskılar vardı Suriye’de. Sonra Esad’a Esed diyerek onu düşmanlaştırdı. Sığınmacı sorunu başımıza bela olunca ‘Esad’la diyalog kur’ deyince ‘Ben eli kanlı diktatörle görüşmem’ dedi. Son 1 yıl içinde ‘Ben de Esad’la görüşeceğim’ dedi. ‘Esad’la görüşme istedim Esad kabul etmedi’ dedi. Bunlar tutarsızlık. 13 yılda Türkiye 200 milyar dolar kaybetti. Resmi rakamlara göre 2 milyon 953 bin sığınmacımız var. Aylan bebekler karaya vurdu. Dünya kadar bebek, kadın öldü. 283 asker şehidimiz var.
Sivil şehitlerimiz var. Türkiye’de bu kadar aka felaketleri yaşadı. Sonunda dediğim oldu. 13 gün değil 13 yıl. Türkiye’de pekçok siyasetçiye, umumi başkana, başbakana nasip olmayan bir iktidar süresini aşan sürede başaramamışsınız. Orada asker kaybetmişsiniz, sonra ‘ben haklı çıktım’. Yok öyle şey. Şu anda yaşananlar, söylenenler, korkulanların daha gerisinde uzak bir tabloya işaret ediyor. Umut edelim aklı selim yargıç olur. Bunu konuşuruz.
Ben tatile gitmedim ki yasını tutayım. Benim için Esad her zaman diktatördü. Her zaman Suriye’nin demokratikleşmesini savundum. Esad rejimi 61 yıl artı 12 günde yıkıldı. Cezaevinizde işkence varsa, siz zenginseniz kamu yoksulsa, eninde sonunda rejim yıkılır. Esad babasının yaptıklarını da ödedi. Meseleyi Baas rejiminden demokrasiye evriltme noktasında fırsatı yakaladı, Erdoğan gibi çarçur ettiği gibi 13 yıl var. Ben hiçbir zaman Esad’çı olmadım, Esad’a ‘Esed’ demedim.
Dış politikada üçlü sacayağı dedik, komşunun iç işlerine karışma, devlet dışı unsurlarını muhatap alma dedik. Ben Şam’a gitseydim, Esad’la konuşsaydım, bu ülkede bu iktidarın sürmeyeceğini sonunun Irak’tan, Libya’dan, Kaddafi’den, Saddam’dan farklı olmayacağını, geçiş hükümetine iktidarını devretmesini, demokratik olarak Arap Alevilerin, Dürzilerin, Sünnilerin, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin temsil edileceği demokratik meclisten bahsedecektim. Demokrasi varsa iktisat iyiye gider. Ben Suriye’ye gidip de Esad’a ‘gel tavla oynayalım’ demeyecektim. Erdoğan da demez.
Bu işin sonuna geldiği görülüyordu. Bu işin nereye gittiği görülüyordu. Belki 10 gün 20 gün, 50 günde düşecekti. Bir doğru çıkış planı bulunsaydı, Lazkiye’de onlara otonom bölge sağlanıp, Esad’ın da güvenliği sağladığı bölge temin edilerek iktidarı devretmesini. Suriye’de geçiş hükümetine, demokrasiye adım atsaydı bu hale gelmezdi. Biz Suriye’de demokrasi telkin ettik.
İbrahim Kalın bir devlet memuru. AK Parti’nin temsilcisi değil. Fiilen bunu sekteye uğratacak işler yapsa da. AK Parti’ye sunum yaptı, kendisine mektup yazdım. ‘Ne oluyoruz bize de gelmelisiniz’ dedim. Verilecek bir bilgi AK Parti açısından kıymetli, son seçimlerin birinci partisi açısından ne olabilir dedim. Allah’ı mevcut geldi. 29 Ekim törenlerinde. ‘Sayın Başkan mektubunuzu aldım, adalet veriyorum’ dedi.
Gününe karar verdik. İbrahim Kalın’a orada da dedim ‘Biz Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa orada dururuz’ diye. Eleştireceğimiz zaman eleştiririz. Kurumları devletin kurumları sayarız. Bu kurumun başkanı Cumhurbaşkanı olabilir bir parti umumi başkanı olabilir, bu da arizidir. O kurumun başında milli ismi vardır. Bize eşit mesafede olması gereken bir kurum olarak görürüm MİT’i. Bugünkü gidişini siyasi şov gibi değerlendirmek istemem. 2012 yılında Erdoğan’ın ağzından ‘Çok yakında Emevi camiine gideceğiz’ demişti. 12 yıl önce. Bu namaz o namaz değil. Şimdi kılarsa da o namaz değil. O kadar şehit, dünya kadar sığınmacı var. O namaz o günkü namazdı. Erdoğan’ın namazının kazasını yapmak da MİT başkanına düşmez.
Şu lahza için Colani ile görüşmeyi düşünmem. Suriye’de demokrasiye doğru adım atılır, gerçek geçiş hükümet kurulursa, tüm kesimleri temsil ediyorsa biz de iletişim kurarız. İçinde dünya kadar cihatçı unsurların olduğu, BM raporlarında işkence yaptığı, insan kaybettiği söylenen bir terör örgütü olan, Türkiye’nin terör örgütleri listesinde olan bir bina HTŞ. O yapının başındaki kişinin El Nusra’yı, muhtelif örgütleri kurduğu, İŞİD’çi olduğu gerçeği değişmedi. Kravat takmakla bu amel değişmez. Irak’tan, Libya’dan bu meseleyi tasarlayanların aldıkları dersten gereği, bunlara kadınlara karşı olumsuz tutum içinde olmamaları, devlet dairelerine saldırmamaları söylendi.
Şu andaki tutumları HTŞ’yi kendi haline bıraksan yapacağı işler değil. Bunu Amerika ile İsrail yaptı. Bu HTŞ’den demokratik bina çıkmaz. Bir terör örgütü olarak tarihteki yerini alacak. Bu ıslahat bayrağına yeni isim verilecek. Bir yandan da PYD de aynı bayrağı kullanmayı karar vermiş. Erdoğan’a sormak lazım ‘PYD terör örgütü mü, değil mi?’ diye. Bundan sonra Fırat’ın doğusundaki ıslahat bayrağı kullanan yapıyı, PYD’yi terör örgütü olarak mı görecek mi, görmeyecek mi? Bence Erdoğan’ın bu soruya hızlı bir yanıt vermesi lazım.
Orada bir Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı diye partinin parlak fikri vardı. Şöyle bir gerçek mevcut hariç siyaset öbür bir şey, bununla enlem hariç ilişkiler diye bir şey var. Ben kurultaya namzet olduğumda en temel vaatlerimden güçlü hariç siyaset ekibi, güçlü hariç ilişkiler. İlk ziyaretimi KKTC’ye yaptım. Son Zafer Bayramı’nda sayın Aliyev, CHP’nin bugünkü tutumunun fazla doğru olduğunu ve beni Bakü’de ağırlamak istedi. Önceki dönemlerde hariç politikadan mesul umumi başkan yardımcımızın sürçi lisan ederek ‘Orada Zafer Bayramı’nı 10 Kasım’da kutluyorlar’ demişti.
Karabağ’da verilen aka mücadelede orada birtakım maalesef cihatçı unsurlar da savaşıyor gibi ifadesi vardı. O ifadeler hızlı telafi edilmedi. Oradan gergindiler. Bir önceki devre ve CHP umumi başkana eleştiri olmasın. CHP’nin her umumi başkanı Azerbaycan’a ‘tek ulus iki devlet’ gözüyle bakarız. Üzüldüler, gerildiler. Böyle olunca da biz ilk günden beri Azerbaycan’la ilişkilerimizin olması yere gelmesi için gayret sarfettik ve iyi bir noktaya geldim. 12 hariç gezi yaptım. Şimdi Fas’a gidiyorum. Bulgaristan’a gideceğim. Hem Balkanlar hem Avrupa, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler’de, Rusya ve Çin’le ilişkisini sürdüren AB’ye tam hedefi olan etkin bir siyaset istiyoruz.
Benim sosyalist enternasyonelde başkan yardımcısı seçilmem. Örneğin enternasyonelde Filistin’i tanıma çağrısı yapmamız, dünyadaki 110 ülkedeki, 24 ülkede iktidar olan ülkelere Filistin mektubu yazmış olmam. Azerbaycan meselesinde arabuluculuk üstlenmeye çalışmamız. Bütçe konuşmam sırasında Cumhurbaşkanı yardımcısı oradaydı. Şu lahza 100. saatteyiz daha. Ne olacak, ne bitecek göreceğiz. Cevdet Bey’in attığı tivit vardı.
Genel başkan yardımcısı İlhan bey, grupta yaptığı sunumda kıymetlendirdi. Hep karşıda olacağız diye bir şey yok. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü, hızla demokrasiye adımlar atılmasını, tüm yapıların temsil edilmesini savunuyoruz. Araplar, Kürtler, Türkmenler en başta. Herkesin temsil edilmesi. Cumhurbaşkanı yardımcısının bu üç noktaya vurgusu vardı. Bazı iktidara müzahir kalemler, twitter hesaplar, fetih, toprak kazandık, orayı aldık vs. Bir karış toprağı vermeyiz başkasının bir karış toprağında gözümüz yok dedik.
Gerçekten Suriye’de Alevisi ile Sünnisi ile Kürdüyle Türkmeniyle tüm yapıların geleceğini hep beraber birlikte yaşayacakları formüle katkı sağlarsak. Bu konuda Suriye yaşanabilir bir yer olursa, hükümet doğru adımları atarsak biz destekleriz. Eğer Erdoğan ‘Suriye’deki yapıda Kürtlerin temsilcisi olmaz’ derse yanlış yapar. ‘Bugüne kadar Arap Alevileri yönetti, biraz da burası yönetsin’ derse yanlış yapar. Lazkiye’de yaşayan Arap Alevileri dünyanın en iyi insanları. Savaşın en mağdurları. Bu kadar diken üstünde yaşamak. Onlar da demokrasiyi adalet ediyor.
İhtiyaç duyarsak geri duymayız. Sayın Kalın, PKK, İŞİD, FETÖ konusunda üç değerlendirme yaptı. Bugün olanlarla ilgili İbrahim Kalın’dan bir şey duymadık. MİT’e döndüğünde ya tüm parlamentoyu ya da parlamentoda bulunan siyasi partileri, başta ana muhalefet partisini bilgilendirmek düşer. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Yapmazlarsa bir samimiyet sorgulamasına girmeksizin, bunu noksan bıraktıklarını düşünürüz. Bu süreçte ilgili bilgilendirme yapmak isterlerse MİT’in kurum gayesine de geleneğine de müsait amel olur. AK Parti döneminde MİT’in, Dışişleri Bakanlığı’nın muhalefete bilgi vermesi terk edildi.
CHP olarak son 1 ayda 3 tanesi hariç politikası danışma kurulu 3 tanesi milli emniyet danışma kurulu, 7 kere toplantı ve çalışmalar yaptık. Her birisi bir ülke konusunda uzman Ortadoğu uzmanı akademisyenimiz var. Güvenlik uzmanlarından oluşan her iki kurulda umumi başkan yardımcımız var. Biz sahadan istihbarat meydan bina değiliz o devletin elinde.
CHP’nin Suriyeli sığınmacıların olası olan en kısa zamanda memleketlerine dönmesiyle ilgili iradesi var. Ama şu gerçeği görmek lazım. Suriye’nin dönülebilecek duruma gelmesi için askeri istikrarın sağlanması lazım. Ardından siyasi istikrarın sağlanması. Ailelerden birer şahıs gidip bakacak, ‘evim duruyor mu’ diye. Öbür türlüsü abes laf. Gidenlere şöyle yanlış yaptılar ‘gidersen dönemezsin’ dediler, kimse gitmedi. Gidip bakma şansı verilmesi lazım. Türkiye’deki vergi borcu varsa trafik cezası ödemeden salmıyorlar. Adam gidecekse bırakın gitsin. Bir lahza önce gitmeleri lazım fakat bir lahza önce gidilecek ortamın oluşması lazım.
Hükümete önerim; Suriyeli sığınmacılar için eve dönüş paketi önermeliyiz. Şunu çalışmalıyız, gideni ne kalanı ne motive ediyor? Benim siyasi okumalarım şunu gösteriyor çocuğu Türkiye’de doğmuş olanlar, çocuğu olanlar sıhhat kaygılarıyla gitmek istemiyor. İkincisi çocuğumun eğitimi ne olacak kaygısı. Bizim Suriye için paket önerimiz olacak. En başta Türkiye’de doğmuş çocuklar için üniversite okumak istediklerinde yabancı öğrenciler arasında öncelik. Türkiye’ye tatil vizesi verilebilir. Özel kimlikle Türkiye’de doğmuş çocuklar için belli indirimlerden, ayrıcalıklardan faydalanabilir. Türkiye’de okusun diyene ‘gidin gerekirse gene gelir’ diyebilmeliyiz. Suriye’de sıhhat problemi olunca çözülmezse ‘biz gene bakarız Türkiye’ye gelebilir’ demeliyiz. Sınıra yakın hastaneler yapabiliriz.
Türkiye’de asgari için meydan için fazla düşük veren için fazla yüksek. Fabrikaların Mısır’a taşınması yerine Suriye’ye taşınması. Bu fabrikalar Suriye’de Suriyeli çalıştırsın. Orayı 8. teşvik bölgesi ilan edelim. Yeter ki, gitsinler, memleketlerinde yaşasınlar, kazansınlar ve barınsınlar. Böyle bir paketi Türkiye’nin düşünmesi lazım. Ben sosyalist enternasyonelde AB’de tüm çabalara destek veririm. Suriyeli sığınmacılar şu anda AB’nin sınırındalar. O yüzden Suriye dönüş paketi meselesi bence fazla kritik.
İsrail bir kere 1974 anlaşmasına göre insansız olması gereken yeri istila etti, bayrak dikti, Şam’a ilerledi. Bu son radde yanlış. Önce HTŞ hava kuvvetleri gibi çalıştı. Sonra HTŞ’nin eline geçmesin diye altyapıyı vurdu. Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir tehdidin İsrail olduğu ortada. Bu konuda BM kararları gösterilerek ‘dur’ denmesi lazım. Suriye’de İsrail ve Amerika’nın planı işledi. Türkiye iç siyasette başarılı gibi gösterse de başkasının oyunu işledi. Türkiye’nin bundan sonra için Suriye’de inisiyatif alması zaruridir. Türkiye’nin hudut güvenliği düşünülerek en demokratik ve stabil yapının oluşturulmasına katkı sağlanması lazım. İsrail’in şımarıklığına dur demek için uluslararası toplumu arkamıza alarak yapmamız gerekiyor.
Ben bu meseleyi bu vasattan tartışmayı doğru bulmuyorum. Onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Türkiye’de terörün bitmesini istiyoruz. Silahları gömmesi değil, gömmek bir taahhüttür. Sonra geri alırlar. Bu silahların bırakılması lazım. Türkiye’ye sulh gelmesi lazım. Türkiye’nin Suriye’de de Türkiye’de de ‘yurtta sulh dünyada barışı’ı savunması lazım Atatürk’ün dediği gibi. En kritik adım Meclis odaklı süreç yürütmek. Hiçbir partiyi ve aktörü dışlamamak. Sadece ana dilde eğitimi konuşmak, sadece onu, bunu konuşmak bu süreci başarısızlığa götürdüğü için. Bir müzakere öncesi devre var, yapılması gerekenler var. Müzakereye geçerken itimat artırıcı adımların atılması lazım. Müzakerenin katılımcı, şeffaf olması lazım.
Hiçbir aktörün dışlanmaması siyasetin tam temsil edilmesi ve sonrasında takvimin uygulanması lazım. Eğer bu süreçte hata yaparsanız çatışma süreci hızlı geriye döner. Oradaki hata neydi? CHP o gün de doğruyu söyledi; “Biz bu süreci Meclis’te olması, toplumsal mutabakat aranması, siyasi çıkarlara alet edilmemesi samimiyetle yürütülmesi şartıyla kredi açarız” dendi. Erdoğan ‘al kredini başına çal’ dedi. Parlamento dışlandı. Partiyle adadaki terör örgütü kurucusu lideri arasında müzakereler yürütüldü. Bir terör sorununun çözülmesinden siyasi parti menfaat umuyorsa başarılı olmaz. Ülkenin çıkarı olması lazım.
Bu sorunun müzakere edilmesi lazım. Kürt niye kendini mutsuz hissediyor. Niye eşit hissetmiyor. Örneğin memleketim Manisa’da belediye başkanı seçebiliyorsun fakat Hakkari’de belediye başkanı, Diyarbakır’da seçemiyorsunuz. Seçtiğin yere kayyum atıyorlar. Temiz kağıdını devlet verdi, belediye başkanını devlet verdi, gizli tanıkla mahkum edildi, gizli tanığın düzmece olduğu mahkemede ispatlandı. Esenyurt’ta Ahmet Özer, 10 yıl önceki telefon görüşmesinden mesul tutuluyor. AK Parti’nin belediye başkanlarının 10 yıl önceki telefon görüşmeleri temel alınsa FETÖ’cülükten içeri girerler. Yarın seçim olsa iktidarı alsak, bu kanunlar yerinde dursa bir tane belediye başkanı bırakmayız. Türkiye’de Kürtler eşit hissetmiyoruz diyorlarsa o sorunu çözmek hepimizin boynunun borcu. Bütün partilerin davet edilmesi lazım. ‘Ben şehit ailelerin gözünün içine bakarım’ dedim. Bunu Bahçeli’den sonra söyledim.
Kürtlerin kendisini bu ülkeye tam ait eşit hissettikleri, anayasal eşit yurttaş temelinde kimsenin bayrağa, ülkenin adına itirazı yok. Uygulamada eşitsizlikleri düzeltmek lazım. Hep beraber toplumsal mutabakat yaratmak lazım. ‘Abdullah Öcalan gelsin bu kürsüde konuşsun terör bitsin’. Öyle olmuyor işte, toplumsal mutabakat olmadan. Devlet Bey’in de Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP’nin toplumsal mutabakatı araması lazım. Devlet Bey apandist ameliyatını Vikingler gibi yapmak istiyor. Bıçağı sokayım apandisti alayım. Hiçbir hasta kalmaz. Kazasız, belasız hendek olayları olmayacak şekilde çözülmesi lazım. Esas örneğin toplumsal mutabakat olsaydı, TBMM’nin gözetiminde olsaydı. Bu noktaya gelemezdik. Meclis gözetiminde, kontrolünde doğru bir süreç yönetilmesi lazım.
Geçmişte dışlandık bundan Türkiye fayda görmedi. İki yan da birbirini suçladı sonra. Yok Dolmabahçe’de şu oldu vs. Veya ‘seni başkan yaptırmayacağım’ dedi diye böyle oldu dediler. İYİ Parti’yi de Saadeti’i dışlamanın anlamı yok. Meclis dışı partilere düzenli bilgi verilmeli. Bugün CHP’yi dışlayarak yeğeni gidecek gelecek haber getirecek. Türkiye’de böyle bir çözüme kaç şahıs evet diyor. DEM seçmeni bile yüzde 68 olanaksız görüyor. İnanılacak gibi yönetilmiyor süreç. Kürt sorununun kökten çözümü demokrasi açılımı olsa herkes sürece inanır. Sonuçta Türkler de, Kürtler de kazanır. Üst kimliğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak herkes kazanır.
İki görüşme yaptık kayyumlarla ilgili. Kayyum meselesinde parlamentoda tüm muhalefet partileri imza attı, tarihi bir şey oldu. Her birine ayrı teşekkür ediyoruz. MHP’den bir izah geldi. Bardağın abes tarafına bakarsanız ‘hakkında soruşturma olanlar namzet olamaz’ deniliyor, dolu tarafı ‘sorunu yasa yoluyla çözeriz’ diyorlardı. Randevu istedik. Arkadaşlarımız diyor olumlu bir seyir olmuş. İttifak ortaklarımızla görüşürüz denmiş. MHP’nin bu sorunu yasa yoluyla çözeriz demesini olumladık. Bizim 10 partinin imza attığı dört dörtlük teklifimiz var. MHP yetkili kurullarına götürecek. Kapı önünde yapılan açıklamada sayın Akçay ‘Bir anayasa sürecinde bu işler çözülür’ deniyor. O bu şekilde çözülmez tabii ki.
Selvi Hanım sadece eşini takip ediyor. CHP’yi takip etmiyor da öbür hesapları takip ediyor olsa tamam. Şu anda CHP’yi takip etmiyor diye alınmam, sadece Kemal Bey’i takip ediyor. En son Kemal Bey’in mahkemesinde beraberdik. Ondan önce eşimle kahve içmeye gitmiştik evlerine. Pazar günü kendisini ‘geçmiş olsun’ diye aradım. Trafik kazasıyla ilgili. Cumartesi günü de başsağlığı için aradım, dünürünü kaybetmişti. Kemal Bey’le 8,5 yıl çalıştık. O zaman da ne fazla resmi ne fazla samimiydi. Kemal Bey’in yöneticileriyle çizdiği bir lisan ve üslup vardır. Nasıl bugüne kadar geldiysek aynı devam ediyoruz, ne daha resmi ne daha samimi.
Benim sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na hürmet gösterme, saygı duyma sorumluluğum var. Onun benden bir şey isteme hakkı var. ‘Şu işe müdahale edin’ demek bana yakışmaz. Bir partide bir seçim oldu. Kitabın ortasından anlatayım. Cumhuriyet tarihinde ilk kere çoklu yarışta umumi başkan değişti. Rakip çıkmıştı, fakat değişmemişti. O gün bizde olduğunda ilk kezdi. Çoklu yarış oldu. Mevcut umumi başkan adaydı. İYİ Parti’de mevcut umumi başkan namzet değildi. Her iki tarafın da 650’nin üzerinde oyu vardı. İkinci turda fark açıldı. Böyle hal travmatik durumdur.
İlk kere umumi başkan ve onunla uzun yıllar çalışmış öbür adayı yarışıyor. Aynı delege ile 4-9 Eylül’de kurultay yaptık. Seçim yapılacak dendi. PM’de yeterli dost seçim isteseydi olurdu. Kurultay salonunda en fazla karşı çıkalan madde 39’a karşı 1100 oyla geçti. Çoğu madde 1 itiraza karşı mutabakatla geçti. 31 Mart seçiminin başarısının da katkısıyla, anketleri iyi çıkan adaylar Ahmet Akın, Bursa, Adana, Mersin’de öne çıkmıştı. Bunun da etkisiyle kurultay salonunda bir aka birliktelik vardı, ortadan ikiye yarılma işi bitmişti. 35 vilayet başkanı ile seçildim öbür 46 başkanı ‘Manisa vilayet başkanı gibi bana yakınsınız’ demiştim.
Adayken size demiştim ki sahada olan bir şeyin kurultay salonunda karşılığı olur. Tersi de olur. Bugüne kadar kimse CHP’nin umumi başkanını, başarısını tartışmıyor. CHP belediyelerine anket yaptırdık yüzde 58 memnuniyet çıkmış. Sahada belediyelerden, CHP’den memnuniyet, yapılacak umumi seçimden ümit var. İçimizde vilayet başkanları, delegede örneğin yok. Kemal Bey’in bir kısım yakın arkadaşlarının eleştirel bazı sesleri vardı. Parti grubunda da mutabakat var. Her geçen gün iyiye gidiyoruz. Her gün bir arkadaşla başbaşa görüşüyorum endişesi olanlarla. Kimse memnuniyetsiz ayrılmıyor. Konuşup da anlaşamadığımız dost yok. Ama konuşmadıklarımız da var. Parti 47 yıl sonra birinci parti olmuş.
Kurultayı delege ister. Bir fasıla Özlem Gürses ‘700 imza toplanmış’ dedi. Dedim ki ’70’de yok 7’de yok’. Ayrı düşen arkadaşları gitgide kapsıyor. İtirazları olan arkadaşlarımız gitgide azalıyor. Ben umumi başkanıma milletvekilim için dedikodu demem. Oğuz Kaan Bey’le hasım olamam, yıllarca beraber çalıştık. Engin Altay her zaman bir üstat çırak ilişkisi vardı. Sinop’ta ‘çırağım umumi başkan oldu’ diyen birisiyle aksi düşebilir miyim? Belli sayıda arkadaşlarımızın endişeleri vardı o meseleleri de hızla onarıyoruz. Yatılı okulda büyümüş, esnaflık yapan, köyde traktör üstünde toplumun tüm kesiminde iyi ilişki içinde olmuş birisi için birilerini ittirmem olası değil.
Bir toplantının sonunda ‘arkadaşlar haksızlık yapılıyor diyorlarsa, kendimizi tam ait hissetmiyor diyorsa, bunu çözmek bana düşer’ dedim. Bilmeden hata yapmışımdır. Bu salondaki tüm haklılardan tüm haksızlar adına ben özür diliyorum dedim. Uzun süre alkışlandı. 81 vilayet başkanımızda ‘kurultay yok, iktidar beklentisi var’ dediği günden beri bu tartışmalar bitti. Ben daha kurultay falan duymuyorum.
31 Mart seçimini de normalleşme tarifi içinde kazandık. Otobüsün üstüne her çıktığımda, her mikrofonda şunu söyledim ‘Erdoğan ve Bahçeli’nin hakaretlere yanıt vermeyeceğim, onlarla kavga edersem emekli, asgari ücretli, çiftçi, amale ve memur için kavga edeceğim’ dedim. Bütün demokratları birleştireceğiz ve zafer kazandıracağız dedim. Ben kırmızı dedim meydanlar beyaz dedi. Ben en aka dedim onlar Türkiye dedi. Bu partide kimse bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler diyemez. O süreçte bir siyasi partinin sayın umumi başkanı benden kavga ederek, kendi seçmeninden bize yönelmeye çalışan kitleyi tutmaya çalıştı. Ona da ‘canın sağolsun’ dedim. 22 yıl sonra AK Parti’yi ilk kere yenip 47 yıl sonra partimizi iktidar yaptık. Eylül ayında 6 anketin ikisinde ikinci çıktık Ekim’de gene toparladık.
Yapay zeka ile arkadaşlar çalışma yapıyor. Kelime bulutu diye bir şey var. Benim ağzımdan çıkan, parti sözcülerin, küme başkanlarının ağzından çıkan kelimeleri yapay zeka topluyor ve bulut yapıyor. Bizim bulutumuzdaki en aka sözcük enflasyon, geçim sıkıntısı, enflasyon, zam, asgari ücret. Bir biricik Ağustos ayının bulutunda en aka şey kurultay ardından seçim, delege. Bizim sözcük bulutu ne zaman bunlara dönmüş oyumuz düşmüş. Seçmen bizden iç meselelerimizi değil kendi dertlerini konuşmamızı istiyor. Kurultayda demokratik yollar açık. Şu anda delege, parti üyesi iktidar istiyor.
Dün arkadaşlarımız kapalı küme toplantısı yaptı. Benim bir heyetim vardı. Gelecek hafta hariç siyaset gündemli kapalı küme toplantımız var. Kapalı küme toplantılarımızda talep halinde üç sayın milletvekiline söz veriliyor zaten. Bizim bu tartışmaları geride bırakmamız lazım. Yapay zeka da saha da bunu söylüyor. Arkadaşlarımızla birebir görüşüyorum. Kurultaylar travmalı süreçlerdir, kolay mı? Bir yan kırgın olur, alıngan olur, kendini dışlanmış hisseder. Onu kaldırmak için ne gerekiyorsa yaptık.
Biz CHP’yi de gayet güzel konuşuyoruz. Türkiye’yi de CHP’yi yönettiğimizden gayet güzel yönetiriz. Bir partinin içinde hiçbir konuda tartışma olmuyorsa o partide demokrasi yok demektir. CHP’nin farklılığı bu zaten. Biz içeride tartışır, dışarıda hep birllikte uygularız. 47 yıl sonra iktidar olduk, yenilmeyeceğim denen Tayyip Erdoğan’a ilk seçim yenilgisini yaşattık. Bu yereldi, yerelintadını aldı, genelde seçim kaybetmenin tadını alacak.
Yüz saatte çocuk da olsa küvezden çıkmaz daha. Suriye meselesi olmuş da, sonuçlar falan. İnsanlar bir 3 ay sonra 6 ay sonra bakacak. Suriye’de hal ne, Türkiye’de hal ne? İktidar nasıl yönetti, muhalefet ne katkı verdi? Daha 100. saat. Bir izah oluyor anket firmaları 10 gün sahadan çekiliyor. Tayyip Bey ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak’ dedi. Kaldı mı şimdi öyle bir gündem. İsrail savaşı tehlikesi Tayyip Bey’e seçmeni kitler mi? Geçti gitti. İnsanlar yoksul, aç, güvencesiz. Şu anda birinci örneğin ekonomi, altbaşlık enflasyon, geçim sıkıntısı. Dış siyaset 9. sırada, milli güvenlikle ilgili kaygılar 4. 5. sırada.
31 Mart seçimlerinden önce meydanlarda şunu söyledim. ‘Bu bir yerel seçim’ dedim. Erdoğan adaylarına değil kendisine güvenerek yerel seçimleri umumi seçimler gibi geçsin istedi. Biz de bunun umumi seçim olmadığını sordum. Ben bu seçimin sonunda umumi seçim talep etmeyeceğim dedim. ‘Bu seçim sonucunu gerekçe göstererek erken seçim çağrım olmayacak’ demedim. Ama bu ülkede insanların geçim sorunu var. Geçim olmazsa seçim olur dedim. Asgari ücrete yılda 3 kere zam yapılacağını söyledi Erdoğan.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ‘gerekirse 3 güncelleme’ dedi. Ama 2024 yılında bir kere bile yapmadı. Emekli maaşı 12 bin 500 lira yapıldı. Oraya da bir şey yapılmadı. Rize’de çay üreticileri kendi hemşehrileri başkaldırı ediyor, fıstık üreticisi, pamuk üreticisi başkaldırı ediyor. Bunlarla ilgili desteklemeleri bütçeye binde 2 koydular. İnsanlar aka geçim sıkıntısı çekiyor. Ben ‘asgari ücrette 30 bunun dışında yokuz’ diyoruz. Asgari ücretliye hakkını verse seçim ister mi?
Erdoğan 5 yıllığına seçildi. Bu son dönemi. Yeniden namzet olabilmesi için erken seçim yapılması lazım. Onun da meclis kararıyla yapılması lazım. Bize ihtiyacı var. Erdoğan’a ‘yarısı senden yarısı benden’ diyorum. Kendine güvenirsen gel namzet ol, kazanırsan 2,5 yıl daha yapacaksın diyorum. Zaten 2,5 yıl yaptın. Diyorum ki ‘gel sürenin tam ortasında bir daha namzet ol, yoksa bir daha namzet olamayacaksın’. Seçimlere 3 ay veya 6 ay kala ‘gelin seçim’ yapalım derse destek vermem.
O vatandaşa öve öve bitiremediği anayasa ‘aday olamazsın’ diyor. Madem öyle bu maddeyi koymasaymış. ‘Gelin anayasayı değiştirin namzet olayım’ dedi. Onun için anayasayı mı değiştireceğiz? Anketlerde şu soruya nasıl yanıt verecek; AK Parti’nin adayı yok. Tayyip Erdoğan bugün AK Parti’nin değil MHP’nin adayı. AK Parti’nin yaygın söylemi ne? Seçim zamanında olacak. Zamanında olursa Erdoğan namzet olabiliyor mu? Seçim zamanında olursa namzet olamıyor. MHP’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan. Onlar ne diyor ‘Abdullah Öcalan çıksa, konuşma varsa, bu sırada anayasa değişse, Erdoğan namzet olsa’ diyor.
Ben kendime bir söz verdim. Hatta ilk kere açıklayayım size, umumi merkezin odasına kapıdan girdim, özel kalemdeki çalışan dost geldi ‘kimsenin endişesi olmasın beraber devam edeceğiz’ dedim. Gülüştük, el sıkıştık. Genel başkanlık odasında yalnız kaldım, karşımda koltuk duruyor. İpek için onların geleceği için kendime söz veriyorum dedim. En doğru adayı belirleme noktasında benim duygularımın zihnimin önüne geçmesine ruhsat vermeyeceğim. Kendim dışında en doğru adayın belirlenmesi için söz verdim. Kızım İpek’e ve çocukların geleceği için söz verdim. AK Parti’nin bir daha seçim kazanması halinde Türkiye’nin ekonomik, siyasi geleceğine olumsuz katkı yapacağını, Atatürk’ün kurduğu partinin 100 yıl sonra bir ihtiyaç değişimi olduğunu, Türkiye’de iktidar değişiminin dünyada için önemli algı olacağına inanıyorum.
Kızımın geleceği için söz verdim. Duygularım zihnimin önüne geçmeyecek. Ben partinin gücünü semboilize ederek ‘sağ ve sol açığımız var’ demiştim. Aday olmak isteyen herkes namzet olabilir. Kimin yüreğinden gönlünden geçiyorsa yol açık. Bu kararı biricik başıma vermeyeceğim. Bu kararı MYK ile beraber verirse daha zor hata yapar. PM ile hata yapmaz fakat hala hataya açıktır. Elbette son kararı meclis grubu oylar. Gönlümden geçen tüm üyelerimizin de içinde olduğu katılımcı yöntemle olması. Adayımız tabii olarak adaylaşıyorsa ne ala. Birden fazla namzet varsa. Üyelerin görüşleri alınarak en doğru adayı belirleriz. Gönlümden geçen bir üye mevcut fakat o CHP üyesi Özgür Özel’in gönlünden geçerdik. Burada umumi başkanı mesken aldınız, CHP üyesi Özgür Özel’i bulursanız sorarsınız.
Biz hepimiz en doğru adayın en katılımcı şekilde belirlenip, bu seçimin garanti kazanılmasını istiyoruz. Biz şu anda Cumhurbaşkanlığı adayını sormuyoruz anketlerde. Partinin performansını soruyoruz. Ortalama yüzde 58 memnuniyet var. 21 ili kendi içinde, yeni büyükşehirleri kendi içinde, eski büyükşehirleri kendi içinde değerlendirmek gerekiyor.
Mansur Yavaş’tan da duydum ‘partim namzet gösterirse’ diyor. Hem Ekrem Bey hem Mansur Bey bu testlerden geçtiler. CHP’de en temel ortak duygu şu; 100 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden CHP’ye ihtiyacı var. Halkçı, toplumun ortak çıkarlarını önceleyen, ekonomik, toplumsal, cinsiyet eşitliğini sağlayacak CHP iktidarına ihtiyaç var. Tüzüğümüzü oybirliği ile geçirdik. 81 ilde 973 ilçede CHP’de hangi soruna ne öneriyor ve siz ne diyorsunuz diye çalışıyoruz. Kadını gören, çevreyi gören, çağı yakalayan, kalkınma hedefinin net anlatıldığı, İstanbul Sözleşmesi’ne tavrını net koyan, yüksek hedeflere bu toplumu CHP nasıl taşıyacak? Kalkınma hedefleri, kadın erkek eşitliği, toplumsal şiddete ne söylenildiği program çalışması içindeyiz. Türkiye’nin önünde hükümet programımızı koyacağız.
CHP’de en doğru namzet kimse o namzet olacak. CHP’nin umumi başkanı temel karar verici noktadadır. 40 yıllık arkadaşlar karşımda düğme iliklemeye başlayınca ‘yapmayın arkadaşlar’ diyorum. Atatürk’ün koltuğunda oturduğu birisine eskisi gibi davranmıyorlar. CHP’de umumi başkanlık farklı bir konum. CHP’de seçimi kazanacak namzet vardır, bulunur, üzerinde uzlaşılır. O şahıs Türkiye’yi parlamenter sisteme taşıyacak, demokrasiye dönüştürecektir. Bu sistem bu haliyle felaket üretiyor. Bu sistem kişinin hatalarına ve etrafının demokrasi üstü güce dönüşmesine sebebiyet veriyor. Dünyanın en yoksul ülkeleri başkanlık ve yarı başkanlıkla yönetiliyor.
Ben yakın yere koymuyorum, böyle bir hatayı yapacaklarını hiç düşünmüyorum. Böyle bir hata yaparlarsa yeniden devleti milletin karşısına dikmiş olurlar. İnsanlar devletini sever, askere gider, gerekirse onun için ölür. Ama karşısında birileri iktidarını sürdürmek için dikte ederse, devletle ulus yarışırsa ulus kazanır. 31 Mart’ta AA, TRT iktidarın seçim aygıtına dönüştü. Valilerden vilayet başkanı performansı beklendi. Askerlerimiz, uzman çalışmalarımız hiç gitmedikleri yerlerde rey kullandılar. CHP milletin yanındaydı. Millet kazandı. Bir adayın adaylığına mani olurlarsa o adayı fazla yakında Cumhurbaşkanı yaparlar.
O siyasi yasağın bedelini sandıkta ulus ödetir. Tayyip Bey bunu bir yerlerden hatırlamıyor mu? Şu anda Tayyip Bey dünya siyaset tarihine geçecek üçlemeyi yaşatıyor. Siirt’te okuduğu şiirden yasak geldi. Siirt milletvekillerini istifa ettirmemiz üzerine Siirt seçimleri yenilendi. Siirt’in seçtiği belediye başkanına yüzde 63’le Tayyip Bey geçen devre kayyum atadı. Bu dünya tarihine geçecek Siirt üçlemesidir. Kendisine siyasi yasak gelince milletin destek verdiği sahip çıktığı Tayyip Bey siyasi yasak getirmek istiyorsa bu filmi sondan izlemesi gerekecektir.
Geçen sefer yaptıkları zamdan sonra emeklileri topladım. 105 miting yaptım. Emekliler el kaldırsın diyordum, koca meydan emeklilerle doluydu. Emekli ve asgari ücretli için şunu söylüyorum. Bir emekli ya da asgari ücreti cebine koyduğu çeyrek altını düşürse yolları arar. Bizim emeklimiz, asgari ücretlimiz her ay 4 çeyrek altını kaybetmişler. Nerede bulacaklar? Seçimde bulacaklar. 30 bin liranın altındaki asgari ücrete itirazımız var.
Emeklinin hakkının yenmesine itirazımız var. Bu yıl emekli yılı ilan edildi. Emekliler lanet olsun diyorlar. Tayyip Bey bu hesabı kitabı doğru yapsın. Bir silkeleme olacaksa vallahi bu ulus yaka silkiyordu fakat bunları silkeleyerek atacak. Türkiye’de yeni yoksullar var: Öğretmenler, memurlar yoksul. Eskiden beyaz yakalılar maaş alıyorlardı. 4 ikramiyesi vardı. Şimdi maaş meydan 4 maaş kadar vergi ödüyor. Bu kadar adaletsiz vergi sistemi var. Bundan sonraki yayında namzet ve öbür bir şey konuşmayacağımıza göre. Sırf iktisat konuşmak üzere ben sizi umumi merkeze davet ediyorum.
Grup başkanı dönemimi başarılı bulması benim için fazla iyi. Gelecek seçim akşamı da benim için ‘başarılı bir umumi başkan’ diyecek.
EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025EKONOMİ
08 Şubat 2025