DOLAR %
EURO %
ALTIN
BITCOIN 0%
Tokat
°

13:23

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

"Erotik furya dönemine döneriz" – Magazin haberleri

"Erotik furya dönemine döneriz" – Magazin haberleri

Murat Şeker, Türk sinemasının; 'Erotik furya' dönemine dönme riskiyle karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Türk sinemasının en uzun soluklu serilerinden biri haline gelen 'Çakallarla Dans'ın yönetmeni, ortak senaristi ve yapımcısı Şeker, 'Erotik furya' dönemine dönmemek için sinema sektörünün bir an önce önlem alması gerektiğinin altını çizdi. Murat Şeker ile birlikte Habertürk'e röportaj veren filmin ortak senaristi Ali Tanrıverdi ve başrol oyuncularından Murat Akkoyunlu, 'Çakallarla Dans 7'nin çekim hikâyesinden, komedi filmlerinin festivallere kabul edilmemesine kadar birçok konuda çarpıcı açıklamada bulundu

ABONE OL
1 Aralık 2024 10:31
"Erotik furya dönemine döneriz" – Magazin haberleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SugarWorkz – TAFF Pictures yapımcılığında, senaryosunu Murat Şeker ile Ali Tanrıverdi yazdı.

Murat Şeker, yönetti.

Yedinci filmle Türk sinemasının en uzun soluklu yapımlarından biri haline geldi.

‘Çakallarla Dans’…

Şevket Çoruh, Murat Akkoyunlu, Timur Acar, Didem Balçın, Hakan Bilgin, Toygan Avanoğlu, Rojda Demirer, Diren Polatoğlu ve Ege Kökenli’nin başrollerini paylaştığı ‘Çakallarla Dans 7’de ‘Çakallar’, yeni bir maceraya sürüklendi.

‘Çakallarla Dans 7’, son zamanlarda gişe sıkıntısı yaşayan Türk sinemasına izleyici sayısıyla soluk aldıracak filmlerden biri misyonuyla gösterime, 6 Aralık’ta girecek.

7’nci filme ulaşmanın gururunu yaşayan Murat Şeker, Ali Tanrıverdi ve Murat Akkoyunlu, yaptığımız röportajda; birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

O açıklamalardan biri sektörün tedbir almadığı takdirde ‘Erotik furya’ döneminin bir kere daha yaşanacağı…

* Erotik furya… 1970’li yıllarda televizyonun yaygınlaşması sonucu gişelerin düşmesiyle, sinemada olmayanı sunarak izleyicileri sinema salonlarına çekmek için birçok erotik filmin çekilmesiyle Türk sinemasını esaret altına meydan akım.

2010’da ‘Çakallarla Dans’ın ilk filminin setine geldiğimde, “Seri haline dönüşür mü?” diye konuşmuştuk. “İzleyicilerin takdirine bağlı” demiştin. O günden bugüne neler hissediyorsun?

Murat Şeker: 14 yıl geçti ve biz filmin yedincisini vizyona çıkarmak üzereyiz. Murat’ın saçlarına beyaz düştü, benim göbeğim çıktı, Ali büyüdü. Ali ilk filmde 21 yaşındaydı. Şimdi çoluk çocuk sahibi oldu. Şevket, belediye başkanlığına adaylığını koyacakmış, öyle konuşuluyor. O yüzden karmaşık duygular içerisindeyiz fakat ne olursa olsun gurur verici bir yerdeyiz.

Murat Akkoyunlu: Ama ilk günkü heyecanımız devam ediyor.

"İSTANBUL'UN DEĞİŞİMİNİ BİLE GÖRÜYORSUNUZ"

Murat Akkoyunlu

REKLAM

30 yıllık kariyerinizin yarısında ‘Çakallarla Dans’ bulunuyor. Neler hissediyorsunuz? Hayatınızda neler değişti ve heyecanınızı nasıl koruyorsunuz?

Murat Akkoyunlu: Heyecan, kendini getiriyor. Her filmde geçen filmin bir üstüne çıkmak için hem senaryo anlamında “Hem oyunculuk anlamında hem de hikâye kurgusu anlamında bir üst kalibreye nasıl geçeriz?” diye uğraşıyoruz. Bunun devamlılığının izleyicilerde yansımasını görmek bizi fazla mesut ediyor. O yüzden de hayatımızda fazla şey değişti. İlk filmdeki manzaralara baktığında İstanbul’un değişimini bile görüyorsunuz. Anlatabileceğim şeylerden biri bu. Çünkü 6 film zaten İstanbul’da geçti. Son iki filmde belde dışına çıkma durumumuz oldu. Altıncı filmin % 60’ı Kos’ta, geri kalanı İstanbul’da çekildi. Yedinci filmde; hikâyemize İstanbul’da başladık, sonra İzmir’de devam edip yine İstanbul’a dönüş yaptık.

Ali Tanrıverdi: Biz birkaç yıl önce Murat ağabeyle şunu konuştuk: ‘Çakallarla Dans’, normal şartlarda 244 bin gibi bir gişe yapmıştı fakat daha sonra sosyal medyada inanılmaz patladı. “YouTube o zaman dutluktu” diyebileceğimiz bir kıvamdaydı. Orada 15 milyon izlenmeye erişince, Murat ağabey; “Korsan falan olmasın, film yayılsın” dedi. Biz ikinci filmde de hikâye açısından hiç güvenli sularda yüzmemişiz ve fazla öbür bir konu seçmişiz. Olayı değiştirmişiz. Bence ‘Çakallarla Dans’ın yedinci filme gelmesindeki parametrelerden biri, serinin hiçbir filminin birbirine benzememesiydi. Yedinci filmde de aslında lisan aynı, karakterler aynı fakat bambaşka olaylar bambaşka bir ritim ve bambaşka bir tempo yakaladık. Çünkü zaman değişiyor. Zaten bir şey 15 senedir devam ediyorsa, zamana ayak uydurmaya da dikkat ediyoruz demektir.

Murat Şeker

244 bin izleyici, aslında bir filmin seri haline gelmesi için yetersiz bir rakam. “Devam edelim” düşüncesine kapılmanızda tamamen sosyal medya mı etkili oldu?

Murat Şeker: Hayır, sadece sosyal medya değil, film televizyon reytinglerinde de birinci olmuştu. İkinci tekrarında da birinci oldu. Üçüncü gösteriminde de birinci oldu. Yani film ilgi gördü dolayısıyla bize o kapı biraz sonra açılmış oldu. Yani kapı aralanmıştı, biz sonra kapıyı kırıp oradan iyice girmeye karar verdik. ‘Çakallarla Dans 7’de de zaten doğru endişelerimiz bizi iyi şeyler yapmaya itti. Bunlar nedir? Mesela, 2023 yılı, Türk sinemasının Amerikan sinemasına karşı kaybettiği ilk yıl oldu. Yaklaşık yirmi yıl sonra Amerikan filmleri, kendi iç pazarımızda bizi geçti. İzleyici sayısında da düşüş yaşandı. Pandemiden sonra hemen başlayan ekonomik kriz Türk sinemasına aka bir darbe indirdi. Biz de şu lahza filmi vizyona çıkıyoruz ve yeni zam dalgası ne zaman başlayacak endişesiyle gündelik hayatımızı yaşıyoruz. Biz bu filmi tasarlarken bu serinin devam edeceğini ve dersimize iyi çalışıp izleyicileri evden çıkarmak için onlara bir şey sunmamız gerektiğini biliyorduk. O yüzden de ‘Çakallarla Dans 7’de dersimize iyi çalıştık. Kadroyu genişlettik, fazla para, fazla zaman harcadık. Çünkü burada iki şey var; birincisi, kimseye nasip olmayacak, Türk sinemasına dair bir rekoru elimize geçirdik. Sevdiğimiz bir işi yapıyoruz, sevdiğimiz bir seriyi yapıyoruz. Misyon olarak da şu lahza Türk sinemasının üzerindeki ölü toprağını kaldırırsak, bu filmle kaldıracağız. Yoksa önümüzdeki zaman diliminde fazla öbür şeyler konuşuyor olacağız. İnşallah bu çabalarımızın karşılığını alacağız. Bu ne demek? Rahatlamak, sanatçıya ve sinemaya iyi gelmiyor. Rahatlamamak lâzım. Bu sefer rahatlamamak için fazla nesnel ve sağlam gerekçelerimiz var; millette nakit yok.

"REDDETTİĞİN İŞLER DE BELİRLİYOR"

Kariyerinize başladığınız tarihi baz alacak olursak son 30 yılda en fazla filmlerde oynayan birkaç erkek oyuncudan birisiniz. Bunun sırrı nedir?

Murat Akkoyunlu: Doğru projeleri seçmek olabilir. Her projeye atlamamak gibi bir hal söz konusu… Türkiye’de oyunculuk adına kariyer yapabilmek için fazla çabalamak gerekiyor. Bu fazla çok seçeneğe ve koşula bağlı fakat galiba yaptığın işler kadar, reddettiğin işler de senin kariyerini belirliyor.

Murat Şeker: Bir de dizilere fazla çok gömülmedi.

Murat Akkoyunlu: Olabildiğince öyle yaptım.

REKLAM

Neden, özel bir nedeni mevcut mı?

Murat Akkoyunlu: Yok… Sadece fazla yıpratıcı bir amel olduğu için. Bir de piyasada komedi şablonunda yer aldığımız için aslında komedi dizilerinin azlığından kaynaklı bir durum. Olanların içinde de yer almak istemedim.

"BU ONLARIN SORUNU"

Komedi şablonu oyuncusu olarak görülmek sizi rahatsız etmiyor mu?

Murat Akkoyunlu: Beni rahatsız etmiyor, bu onların sorunu… Ben yaptığım işten mutluyum. Onlar o projeleri getirmiyorlarsa bu, onların kaybı diye düşünüyorum. Tabii ki farklı türlerde de çalışmak istiyorum. Bu durumu, tiyatroda daha lehimize çevirebiliyoruz, daha kendi istediğimiz işleri yapabiliyoruz. Keza sinemada da öyle… Ama bu, televizyonda fazla çok olmuyor. Televizyonda muhtelif şablonlar mevcut ve öbür kulvarlarımıza göre fazla hızlı işleyen bir sistem o yüzden de onlar böyle bir şeyi tercih etmiyorlarsa onların problemi haline geliyor. Ben yaptığım işte mutluyum. Tabii ki çizgimi değiştirmek istiyorum fakat doğru projeyi bekliyorum.

REKLAM

Film sayısı az olduğu için mi izleyici sayısı düşük yoksa izleyici sayısı düşük olduğu için mi film sayısı az?

Murat Şeker: İşlerin iyiye gitmesi halindeki kurulan cümleler, kötüye doğru gittiğinde de benzer şekilde kuruluyor. Hiçbir şey tekil bağlamda değerlendirilemez. Konumuz sadece sinema, film sayısı veya kalitesi değil. Ülkemizde yaşanan fazla ciddi bir ekonomik kriz mevcut ve krizde de sinema öteleniyor. Bu seferki kriz tüm gelir gruplarını etkiliyor.

"İNSANLAR NOKTA ATIŞI YAPMAK İSTİYOR"

Ali Tanrıverdi

Sinema pahalı mı?

Murat Şeker: Pahalı değil, sinemaya nakit kalmıyor.

Murat Akkoyunlu: Benim şöyle bir gözlemim var. Bu tiyatro için de sinema salonları için de geçerli olan bir şey. Eskiden ayda en az üç kere veya haftada bir kere sinemayı veya gösteriyi tercih eden insanların tercih ve güvenilirlik sayısı azaldı. Yani güvendikleri işe nakit harcamak istiyorlar. Karşılığını alacaklarından emin olmak istiyorlar. Mesela, komedi filmiyse, “Kesin eğlenebileceksem gideyim” diyorlar. Bir de izleyiciler aylık sayıyı düşürdü; her hafta sinemaya gitmiyor. Ayda bir kere şansı varsa onu da nokta atışı yapmak istiyor.

Murat Şeker: Bu soru, o yüzden sadece bir bağlamda değerlendirilemez. Şu cümleyi fazla net bir şekilde söyleriz ve zaten bu böyledir: Sinemaya film izlemeye gidilir. Filmin cinsine ve çekiciliğine göre de bu belirlenir fakat sinema dediğimiz yapının binanın varlığını devam ettirebilmesi için filme gitmek değil, umumi olarak sinemaya gitme alışkanlığının önceki zamanlardaki gibi yine kazanılması gerekiyor. Bunun için de belli bir ekonomik seviyenin garanti altına alınması gerekiyor. Şu lahza bunun uzağındayız dolayısıyla yakın gelecekte sinema filmi sayısı düşecek. Bunun içerisinde ne kadar fazla nitelikli film olursa, izleyiciler de o kadar yine salonlara gelir fakat yakın gelecekte fazla sayıda sinema salonunun kapanmasıyla karşı karşıyayız.

Ali Tanrıverdi: Bir de şöyle bir şey var; yoğun olarak bilet meydan izleyiciler için aslında bilet ücreti pahalılaşmadı. Biz ‘Çakallarla Dans’ için milyonlarca bilet kestik ve salonlarda kimlerin filmi izlediğini biliyoruz. Mesela bir baba; oğlu ve kızıyla sinemaya gitti. Bilet parasını vermekte örneğin yok fakat öncesinde ya da sonrasında yediği yemek, içtiği kahve değil de en basiti yemeği herhangi bir restoran zincirinin en müsait olanında bile yese, bin liranın üstüne çıkan maliyetler oluyor. Bu en önemli etkilerinden biri. Bunun kısa vadede çözümü yok. Murat ağabeyin dediği gibi bence de film sayısı azalacak, nitelik artacak. Aynı zamanda ‘çöp film’ dediğimiz filmler de izleyicide fazla önemli bir görsel kimlik oluşturuyor. Sinemaya olan güveni azaltıyor. Bununla beraber yine karşılıklı adımların atılması gerektiğini düşünüyorum. Nedir bunlar? Sinemacılar tarafından yapılması gereken, eskiden kamu günü diye bir kampanya vardı. Örnek veriyorum; bilet 10 liraysa, kamu gününde 5 lira olurdu. Şimdi de kamu günleri mevcut fakat iki sima liralık bilet kamu gününde 185 lira oluyor. Böyle olmaz… Bence hikâyenin karşılıklı adımlarla ilerlemesi gerekiyor.

Murat Şeker: Bir de buna şöyle bir ekleme yapayım; bizim yaş grubumuz ve hatta 35 yaş üzeri insanlar; “Gidilecek film mevcut mı?” sorusunu soruyorlar. Halbuki bu biraz oturduğumuz koltuğun ılıklığıyla ilgili. Genç kesim de artık flörtte bile o iki saati bir kahvecide kahve içerek geçirmek istiyorlar. Yani sinema, bu pandemi sonrası yeni nesilde cool olma özelliğini kaybetti. Flört mekânı olma özelliğini kaybetti. Şu son iki yıldır da zaten en fazla amel yapan filmler, çocuk filmleri. Şunu diyebilirim; kahveye sima lira verirken pahalı olmuyor da sinema bileti iki sima lira olunca mı pahalı oluyor? Bu bir paha yargısı ve kültürel bir tercihtir. Sinema pahalı değil, ben buna katılmıyorum. Sinemanın umumi olarak tercihten düşüyor olması bir gerçektir.

Sinema salonlarının alışveriş merkezlerinde olması dezavantaj mı?

Murat Şeker: Tabii ki dezavantaj. Mesela, iki şahıs sinemaya gittiğinde, “Ben bir şey yemek – içmek istemiyorum, sadece filme gitmek istiyorum” desinler. Çünkü ben sinemaya gidiyorsam sinemaya giderim, alışverişe gidiyorsam alışverişe giderim. Hepsini bir anda yapmak zorunda değilim. Emek Sineması’ndayken, biletini alıyordun, yersen profiterol yiyordun, yemezsen yemiyordun. Sinemanın içinde satılanlar da pahalı.

REKLAM

Diğer tüm maliyetler de sinemaya yükleniyor. Örneğin; “Bir film izledik iki bin liralık olduk” deniyor.

Murat Şeker: Sonuçta meyhaneye gitmiyoruz. Bu, “Taksim’de bir meyhaneye gittik, adam başı iki bin yazdı” değil. Sinemaya gidiyorsan, biletini al, filmini izle ve evine dön.

"SİNEMADA OLMASINA İNAT ETTİK"

Hakan Bilgin – Melis Özçimen – Murat Akkoyunlu

Bu durum, oyuncular olarak sizi nasıl etkiliyor? Herkes filmim fazla izlensin ister.

Murat Akkoyunlu: Tabii ki zaten onun için yapıyoruz. Ne kadar fazla insana ulaşabilirsek bizim için o kadar iyi. Bizim filmin ilk çıkışı da sinemayla başlıyor. Biz de filmimizi rakip arkadaşlar gibi dijital platforma satıp devam edebilirdik ki öyle teklifler de vardı. Ama fazla şükür ki Murat’lar direnip sinema konusunda ısrar ediyorlar. Bu filmin ilk etapta çıkışı sinemayla olduğu için sinemada ne kadar fazla insana ulaşırsa, onun sokakta yansımasını görüyoruz. Yoksa televizyona da yapılır, dijital ortamlara da satılabilir fakat biz ilk günden beri bu konuda inatçıyız ve bu inadımıza da umarım ki devam ederiz.

Ali Tanrıverdi: ‘Çakallarla Dans 6’da da öyle oldu. Biz normalde filmi iki senede bir yapıyoruz. Pandemi dönemi oldu, yapılacak bir ortam değildi, ulus kapalı alanlara girmeye korkuyordu fakat ‘Çakallarla Dans’ yapın dediler, biz de yaptık. Bizim normal rakamımızdan amel kaybı %45’ti. Yani biz de kaybettik fakat yaptık çünkü bu film sinemada doğdu. Tiyatro gibi, toplu bir terapi gibi. Televizyonda, telefonda ya da dijital platformda izlemek öbür bir duygu. Üç sima dört sima tane birbirini tanımayan insanın bir araya gelip ortak bir paydada gülmesi, bu kümülatif duygunun kıymeti şu lahza toplumda bilinmeli. Kimsenin tadı tuzu olmadığı için beraber eğlenme duygusu da gitti.

Murat Akkoyunlu: Aslında sosyalleşme olgusu değişti.

"FİLMİN ÖYLE BİR KEHANETİ VAR"

Geçenlerde Hindistan Başkonsolosu ile muhabbet ediyorduk; “Bizim ülkemizde de dijital platformlara fazla ilgi mevcut fakat izleyici sayısı düşmüyor” dedi. Onlarda sinemaya gitme kültürü değişmemiş.

Murat Akkoyunlu: Çünkü onların sinema salonları bizdeki gibi alışveriş merkezlerine kilitlenmiş durumda değil, bireysel sinemalar var. 81 şehre bakıldığında bizdeki sinema sayısı fazla düşük. Birçok yerde sinema salonu yok, kapandı. Neredeyse aka şehirlerde de yok. Altı – yedi tane aka şehrin dışındaki şehirlerde sinema salonları yok. İnsanlar gidemiyor. Bir de 85 milyonluk ülkede bizim izleyici rekorumuz 7 milyon. Buna da “Muhteşem” diyoruz. Oysa ki muhteşem falan değil, rezalet.

Ali Tanrıverdi: Biz bunu ikinci filmde anlatmıştık. O yüzden devam filminde; “Hiç güvenli sularda değildik” dedim. Biz; “Tüketmeyin, tükenmeyin” diyorduk. Film, tam 2012’de, alışveriş merkezlerinin sayılarının arttığı eleştirisinin üzerine başlıyordu. En sonunda alışveriş merkezinde fiil yapılıyordu ve karakterler; “Tüketmeyin, tükenmeyin” diyordu. Anadolu’da yürüyerek gidilebilen sinemaları kapattıkları için alışveriş merkezlerine “Gel” yapıyorlar. Biz bunun eleştirisini 12 yıl önce yaptık.

Murat Akkoyunlu: Biz bu konuştuğumuz şeylerin olacağını tahmin ettiğimiz için 2012’de bunu söylüyorduk. Bu gelecekti ve geliyor. Bizim filmin hafif de olsa öyle bir kehaneti var; bir şey yapıyoruz sonra onun gerçek hayattaki sosyal yansımasını görüyoruz. Bu filmde de oldu hatta daha da olacak. Filmi çekerken yaptığımız birtakım şeyler, film henüz vizyona girmeden şu anda gerçekleşti.

"ZAR ATARAK FİLM YAPIYORLAR"

Bu konudaki öngörünüz nedir? Sinema sektörünün hatası mevcut mı? Çok film çekiliyor olması nasıl bir ziyan veriyor?

Murat Şeker: Bazıları barbut oynar gibi zar atarak film yapıyor fakat niteliksiz bir filmin amel yapma ihtimali yok. İzleyicilerde bir sürü abuk – sabuk filmin afişini görüyor. Bu hızla devam ederse, fena Türk filmlerinin, 1970’lerdeki seks filmi furyasının öbür bir versiyonu olma tehlikesi var.

"ABD FİLMLERİ, BİZİM ÜLKEMİZDE BİZİ GEÇTİ"

“Türk filmi ya, ne olacak?” dönemlerine mi dönülüyor?

Murat Şeker: Evet, Türk filmleri cool olmaktan çıkıyor. O yüzden ABD filmleri bizi geçti fakat nitelikli diyeceğimiz bazı filmlerin de amel yapmadığını görüyoruz. Geçen sene, ‘Aşk Mevsimi’ filmiyle bunu bizzat kendimiz yaşadık. ‘Aşk Mevsimi’ne fena film diyemeyiz.

Hakan Bilgin – Şevket Çoruh – Rojda Demirer – Timur Acar

Kurunun yanında yaş da mı yanıyor?

Murat Şeker: Evet, dolayısıyla bu da onlar gibi oluyor.

Murat Akkoyunlu: İzleyiciler de bu sefer güvendiği işe gidiyor. Yani sütten ağzı yandıysa, yoğurdu üfleyerek yemek zorunda kalıyor.

Murat Şeker: Ama bu arada ABD filmi olup amel yapanların da niteliğini ayrıca tartışmalıyız; çoğu uydurmasyon filmler. Orada da James Cameron’un yaptığı ‘Titanic’ gibi filmler mevcut da amel yapmıyor değil, yaratıklı, süper kahramanlı filmler yapıyorlar. Yoksa orada da öyle fazla iyi diyebileceğin bir film yapmıyorlar.

‘Çakallarla Dans’ serisine nereye kadar devam etmeyi düşünüyorsunuz?

Murat Şeker: SSK olaya el atıp; “Sizi bu karakterlerden emekli ediyoruz” diyene kadar devam ederiz.

Rojda Demirer – Didem Balçın – Ege Kökenli

Şartlar ne kadar müsait olmalı?

Murat Akkoyunlu: Bu biraz izleyicilerin durumuna bağlı. Biz aslında izleyicilerin desteğiyle ve katkısıyla bu kadar uzun süre devam ettik. Bundan sonra da gene izleyicilerin katkısıyla devam edecek. Çünkü filmi, izleyiciler için yapıyoruz.

Ali Tanrıverdi: 7 artık normal bir rakam değil. 7’den çıkan her yere gider.

Murat Şeker: “Hayırlısı” diyelim.

Timur Acar

Sete gittiğiniz zaman neler hissediyorsunuz? Vizyona girdiği zaman ve teklif geldiği zaman neler hissediyorsunuz?

Murat Akkoyunlu: Bir teklif gelmiyor açıkçası. Çünkü ilk günden beri hep beraber çalışıyoruz.”Bu yıl çekiyoruz, haberin olsun” gibi bir hal oluyor. Aslında biraz kolektif bir çalışma oluyor. Murat’lar bir sonraki projenin yapısını ve taslağını hazırlıyorlar ve onlar bir şey yazıp getirdikten sonra ortak bir çalışma yapıyoruz. Okuyoruz, bakıyoruz, sonra herkes fikrini söylüyor. Kolektif bir çalışma olduğu için fazla mesut ve rahat bir set oluyor. Kötü senaryodan iyi film çıkmaz fakat iyi senaryodan fena film çıkabilir. O yüzden de biz geri plan çalışmasını olabildiğince iyi yapıyoruz. Sete çıktığımızda da herkes ne yapacağını fazla iyi bildiği için her şey tıkır tıkır işliyor. “Çok eğlendik falan” derler ya, biz gerçekten bir araya geldiğimizde eğlenen bir küme halindeyiz. Eğlenirken aradan bir tane de film çıkartmış oluyoruz.

Ali Tanrıverdi: Biz bu film için İzmir Kadifekale’ye gittik. 14 senedir konunun içindeyiz. Oyuncular daha önde oldukları için tanınan taraftalar ve İstanbul’da çektiğimiz için İstanbul’da “Merhaba, bir fotoğraf çektirebilir miyiz?” oluyor fakat İstanbul dışına çıktığımızda Timur sima metrenin içinde sekiz tane fotoğraf çektirdi. “Filmin ne kadar fazla seveni varmış” dedi. Ben de “Günaydın, 14 yıl oldu ve yedinciyi çekiyoruz” dedim. Bu arada Kadifekale normalde öbür ekipler için fazla tehlikeli olabilecek bir mahalle fakat bizim için fazla konforluydu, izzet- i ikram bitmedi. İlk filmi 10 yaşındayken izleyip şu lahza 24 yaşında olan, 20 yaşındayken izleyip şu lahza otuz beşinde olan fazla insan vardı. O yüzden en tehlikeli yerde bile fazla rahat çalışabildik.

REKLAM

İzleyicilerin salondan çıkarken hangi duygularla çıkmasını umarsınız?

Ali Tanrıverdi: Biz namuslu film yaptığımızı iddia ediyoruz. Çünkü orta kesim ailelerden gelen adamlarız. Bir kuruşun bile hesabını yapan ve kıymetini bilen bir taraftan geliyoruz. Kimsenin, bizim filmden çıktığı zaman, verdiğimiz nakit beyhude gitti, deme ihtimali yok. Zaten bizim konseptimiz de “Gelin, sizi gülme komasına sokacağız” değil. Biz şunu vaat ediyoruz; iki saat hayatın dertlerinden uzaklaşmak, telefonunuza bakmamanızı sağlamak. Bir de o kadar kötü, tatsız – tuzsuz bir zamandan geçiyoruz ki bizim filme geldikleri zaman iki saat de olsa kafa dinlemelerini istiyoruz.

Murat Akkoyunlu: 6 Aralık’ta, deşarj olacakları, gülüp eğlenip mesut olacakları bir film izleyecekler.

Murat Şeker: Önceki 6 filmde ne hissettilerse gene aynısı olacak. Finale doğru gene yükselen bir grafik ve tempo var. Yeni izleyiciler, yani genç izleyicilerle buluşmayı ümit ediyoruz. Daha önceki yıllarda bu filmi izlemesine ruhsat verilmeyen çocuklar, şimdi liseye ve üniversiteye gidiyor. Bakalım onlarla nasıl bir iletişim kuracağız, onu merak ediyorum. Onlarla iletişim kurmak ve bu iletişimi geliştirmek istiyoruz.

"BÜYÜK HAKSIZLIK OLUYOR"

Timur Acar – Hakan Bilgin – Murat Akkoyunlu

Geçen gün Zafer Algöz ile de konuştuk; komedi filmleri sebep ödüllendirilmiyor?

Murat Akkoyunlu: Bence bu, yaptığımız işe aka haksızlık oluyor.

Ali Tanrıverdi: Ödülün kim tarafından verildiği fazla önemli. Çünkü biz kestiğimiz biletlerden ve sokaktaki insanların tepkilerinden ödülümüzü alıyoruz.

Murat Şeker: “Nasıl olsa almazlar” diye başvuru bile yapmıyoruz. Dolayısıyla Zafer ağabeyin söylediğinin altı boş. Çünkü biz bir festivalde yarışmacı olmadık, bilmiyoruz.

"FESTİVALLER, HALKTAN UZAKLAŞTI"

Murat Şeker – Hülya Şeker – Ali Tanrıverdi

Ama istersiniz değil mi?

Murat Şeker: Her türlü jürinin olduğu yer biraz seçkinci bir ortam oluyor. Dolayısıyla bence ödüllerin verildiği festivaller, son yıllarda tüm dünyada biraz daha seçkinlerin takip ettiği ve halkın uzak durduğu organizasyonlara dönüştü.

Bu yanlış değil mi?

Murat Şeker: Festival benim olsa ben böyle yapmam.

REKLAM

Mesela, her filmde fazla da iyi bir performans sergiliyorsunuz. Neden ödül alamayasanız?

Murat Akkoyunlu: Verirlerse alırız. Biz almayı reddetmiyoruz. 20 yıldır vermiyorsunuz, şimdi mi aklınıza geldi, demeyiz. Bunun cevabı bizde değil, bunun ödülü veren kurumlara sorulması gerekiyor. Onlara sorduğunuzda ne dediler?

"GÜLDÜRMEYİ HAFİFE ALIYORLAR"

Tufan Kılınç (Görüntü Yönetmeni) – Murat Şeker

“Komedi filmleri gişede kazanıyorlar” diyorlar.

Murat Şeker: Buradaki o seçkinci sınıf dediğim sınıf, komediyi ufak görüyor. Güldürmeyi, gülmeceyi hafife alıyorlar. Ketum olursa, ciddi, kukumav kuşu gibi olursa o zaman aka sanatçı oluyor. Bunlar abes laflar o yüzden fazla da takılmıyoruz.

"KIZMAYI BIRAKALI 10 YIL OLDU"

Bu duruma üzülmüyor musunuz ya da kızmıyor musunuz? Duruma teslim mi oldunuz?

Ali Tanrıverdi: Belki bir aralar kızıyoruzdur fakat kızmayı bırakalı 10 yıl olmuştur.

Murat Şeker: Bizim gibi insanlara verilecek olan ödül, yaşlanınca ömür boyu emek ödülü oluyor. Biz tabii ki tırnağı olamayız fakat Charlie Chaplin’in bile Oscar’ı yok. Ona da Oscar’da ‘Yaşam Boyu Emek Ödülü verilmişti.

Ali Tanrıverdi: Buraya gelirken, festivallerde de olan yönetmen bir ağabeyimizle karşılaştık. “Ne yaptınız, gene o fazla komik olmayan filminizden bir tane daha mı yaptınız?” dedi. Ben de “Bir filmin yedincisinin yapılıyor olması yeterince komik bence, dedim. Sonra şaka yaptığını söyledi. Bir kamu mevcut ve kamu sana filmin yedincisini yaptırıyorsa, bu film o ödülü alıyor zaten. O yüzden bunları konuşmayı bırakalı en az 10 yıl olmuştur.

Didem Balçın

“Sanat, sanat için mi, toplum için mi?” tartışması oldum olası devam ediyor.

Murat Şeker: Bizim için öyle bir tartışma yok. Ben burjuvazinin parasıyla ve burjuvazinin kanatları altında yapılan eylemin sanatın ana fonksiyonunu yitirdiğini düşünüyorum. Dolayısıyla fazla önemsemiyorum. Zaman zaman iyi ürünler verseler de bunu, sanatın en önemli fonksiyonu olan, topluma katarsis yaşatma ve toplumun sözcüsü olma özelliğini yitirdiğinden ötürü pek değerli bulmuyorum.

Başka söylemek istediğiniz neler var?

Murat Akkoyunlu: 6 Aralık Cuma günü izleyicilerimizi sinemaya bekliyoruz. Ayrıca sinema filmi sinemada izlenir.

Murat Şeker: Ayrıca sinemada film izlerken bir şey yemek zorunda değilsiniz. Paranız yoksa evde mısırınızı patlatın öyle gelin.

Ali Tanrıverdi: 6 Aralık’ta sinemalardayız, herkesi bekliyoruz.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP